aykiri_adam @ hotmail.com

Depremler neden olıyor diye onlarca kişiye sorsak eminimki onlarca farklı cebap alırız, kimi Amerika mızrak attı yere der kimi fay der derlerde derler bu sorunun asıl cevabı Allahtır. Peki neden Allah depremleri yapıyor bize bu artçı ve minik depremlerle neyi anlatmaya çalışıyor bize denekten de kendimizi alamasak da bu devirde bu depremlerin olma sebebi din yönünden bakıldığı zaman Helak olma öncesi birer uyarıdır.
Cenab-ı Hak insana, hidayet ve dalalet olmak üzere iki yol göstermiştir.
İnsanlar bizzat kendi iradelerini kullanarak imana talip olmadıkça, Cenab-ı Hak kimsenin kalbine imanı zorla koymaz. Allah’ın insana imanı nasip etmesi, yine insanın bu hususta göstereceği gayrete bağlıdır,
İman gibi, küfür de böyledir. Kul kendi iradesini kullanarak küfür ve dalalet yolunda gider, hâl ve hareketleriyle bunu açıkça gösterirse, Cenab-ı Hak ona iman nurunu nasip etmez, gitmekte olduğu küfür yolunda bırakır.
İşte Hz. Nuh (as)’ın hanımının ve oğlunun; Hz. Lut (as)’ın hanımının, Peygamber Efendimiz (asm)'in amcası Ebû Talib’in iman etmeyişlerinin sebeplerini bu bilgiler ışığında değerlendirmek gerekir. Bunlar bir peygamber hanımı, peygamber oğlu, peygamber amcası olmakla birlikte, kendi iradelerini yerinde kullanamamışlardır. İnatlarında ısrar ederek peygamberlerin davetlerine kulak tıkamışlardır. Böylece de iman nimetinden mahrum kalmışlardır.

Demek ki, bir insanın gerçek kurtuluşa ve saadete erebilmesi, bizzat kendi iradesini iyiye kullanarak hidayet yolunu tercih etmesine bağlıdır. Aksi takdirde peygamber oğlu olsa dahi bunun kendisine hiçbir faydası olamaz.

Diğer taraftan, Hz. Nuh (a.s.) kendi vazifesinin sadece tebliğ etmek olduğunu biliyordu. Netice ise Allah’a aitti. Bunun için gerek babalık, gerekse peygamberlik şefkatiyle son ana kadar oğlu Kenan’ı imana ve hakka davet etmekten geri durmadı. Belki imana gelir düşüncesiyle son anda ona şöyle seslendi:
“Ey oğulcağızım! Gel bizimle gemiye bin ve imana gel. Kafirlerle beraber olma! İşte görüyorsun sular yükselmeye başladı.”
Fakat bütün telkinlere rağmen, Kenan inadında ısrar etti. Babasını dinlemedi. Kendi gücüyle kurtulacağını sanıyordu. Şöyle dedi:

“Hayır, binmem! Senin gemine bineceğime bir dağa iltica ederim. O dağ beni boğulmaktan kurtarır.” 

Hz. Nuh, oğlunun kâfir olarak ölmesine razı olamıyordu. Oğluna son sözleri şu oldu:
“Oğlum! Bugün iman ve itaatlarıyla Allah’ın rahmet ve merhametine mazhar olanlardan başkası için kurtuluş yoktur. İnat etmenin manası yok. Bak, işte sular etrafımızı sardı bile.”
Hz. Nuh (as) daha sözlerini bitirmeden oğlu ile kendisinin arasına büyükçe bir dalga girdi ve Kenan’ı alıp götürdü. Böylece nefis ve şeytana uyarak, inat ve inançsızlığının cezasını peşin olarak bu dünyada da görmüş oldu.
Ve sanıyorum bizlerin Deprem doğal afet yada ne bileyim kaza bela gibi şeylerin bizlerin yakasını bırakmamasındaki sebep aslında Allaha iman etmememizden kaynaklanmaktadır. Bakın önümüzdeki hafta ramazan başlıyor benim deyimim ile dert ayı, migren mide ağrısı ülser şeker yada diğer hastalıklar bu ayda azar. Peki neden?
Maksat sadece İslamın 5 şartından birini daha yapmamak, bununda sebebi hiç ölmeyecekmiş hesap sorulmayacakmış gibi bu dünya nimetlerine olan aşk. Zekat?sadaka? İyilik? Bir fakiri sevindirmek? Bir öküzün başını okşamak? Bu terimler ne kadar da uzak değilmi bize? Komşusu aç iken tok yatmak haramdır denmiş ama hem tok yatıp hemde cennete gitmek için gece sabahlara kadar ibadet yapan bir yetimin başını okşamayı unutup komşusunun akrabasının kapısını çalmayan onca kişiler varki.. Bu kişiler Büyük depremlerin Helak olacağımızın sebepleridir. İşte Hz.Nuhun karısı ve oğlu bu yüzden cennete gidemeyen inanmayanlardan oldular. Bizler ise inanıyor gibi görünen ama beynamaz bir hayat yaşıyoruz. Allah bizi DEPREM ve tüm afetlerden korusun. Şimdiden Ramazan ayınız islamın şartına uyar şekilde olsun.